Usta sanatçılar tezhibin UNESCO listesine alınmasını önemli buluyor. Ancak müzehhipler tezhibi İran’ın sahiplendiğini söylüyor.
Klasik sanatlar arasında yer alan tezhip sanatı, geçtiğimiz günlerde UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi”ne dâhil edildi. 2021 yılında hat sanatını ikiye bölerek Türkiye adına “Hüsn-i Hat”, 16 Arap ülkesi adına “Arap Kaligrafisi” olarak kaydeden ve büyük bir tartışmanın fitilini ateşleyen UNESCO, bu defa tezhip sanatı için ortak karar aldı. Tezhip; Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan, İran, Tacikistan ve Özbekistan ile ortak olarak kültürel miras listesine dâhil edildi. Peki bu kararı tezhip sanatçıları nasıl değerlendiriyor?
Türkiye gazetesinden Murat Öztekin’in haberine göre, tezhibin diğer 4 ülkeyle ortak bir şekilde listeye kaydedilmesinin doğru olduğunu söyleyen Münevver Üçer “Tezhip, Orta Asya kökenli bir sanat ve oradan buraya kadar gelip gelişmiş. İran gibi ülkelerle üslup farklılıklarımız var ama her birine ayrı bir sanat tanımlaması yapılamaz” diyor.
Buna rağmen tezhibe İran’ın daha çok sahip çıktığını kaydeden Üçer “Tezhip, tarihi 8. yüzyıla uzanan kadim bir sanatımız. Biz bunu asırladır yapıyoruz. İran ise biraz daha çok sahipleniyor. Biz Osmanlıdan gelen ince kişiliğimizden ötürü çok teşebbüste bulunmamıştık ama sonuçta UNESCO listesine alındı. Evet, geç kalındı ama listeye girmesi önemli. Tezhip çok ince bir sanat. Bu sanatı dünyaya tanıtıp evrensel hâle getirmemiz lazım. Fakat biz Osmanlıdan gelen kıymetli sanatlara yeterince değer vermedik ki, başkası versin. Bu sebeple devlet kanallarıyla tanıtım ve sanatçılara daha çok destek sağlanması gerekiyor. Mesela Batı’daki müzelerde ses getirecek sergiler neden yapılmasın veya bir Türk Hava Yolları uçağının üzerinde niçin tezhip motifi yer almasın?” şeklinde konuşuyor.
BATI İRAN’A AİT SAYIYOR
Usta tezhip sanatçısı Nilüfer Kurfeyz ise Türk tezhip sanatıyla diğer ülkelerdeki tezhip üsluplarının büyük farklılıklar taşıdığını, yarışmalarda bile problemler çıktığını kaydederek “Hat ve tezhip kadim sanatlarımızın başlangıç noktasını oluşturuyor. Tezhip, iki boyutlu bir sanat, üçüncü boyutunu ise gönül gözümüzle görüyoruz. Ancak Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen tezhibin bugün ortak yapıldığını söylemek zor. Mesela şu an İran’la Türk tezhibinin arasında farklı kompozisyon kuralları var. Eğer tezhip tek bir üslup gibi anılmaya başlarsa sıkıntı olur. Zaten Avrupalılar tezhibi İran’a ait bir sanat olarak görüyorlar. Ama ideolojik olarak tezhibi ortak sanat görmek ise farklı bir bakış açısıdır…” ifadelerini kullanıyor.