Gezi Parkı eylemlerinin 11’inci yılında İzmir Emek ve Demokrasi GüçleriGüçleri tarafından “Karanlık gider Gezi kalır” başlıklı basın açıklaması yapıldı. Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önündeki basın açıklamasına İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri bileşenlerinin yanı sıra; Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay, İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, CHP İzmir eski Milletvekili Musa Çam da katıldı. Gezi Parkı eylemlerinde hayatını kaybedenlerin de anıldığı eylemde, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Gezi’de düşene, dövüşene bin selam” ve “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük” sloganları atıldı.
Basın açıklamasını İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına KESK Dönem Sözcüsü Nihat Filiz yaptı. Açıklamada, Gezi Davası tutukluları Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Mine Özerden de hatırlatılarak “Arkadaşlarımıza yaşatılan bu uzun tutukluluğun siyasi, hukuki ve insani sorumluluğundan hiç kimse kendini vareste tutamaz. Sadece sizlerin değil, çocuklarınızın da geleceğini bağlayacak bu utanç dolu siyaseti yürütmekten veya buna karşı büründüğünüz sessizlikten vazgeçin” denildi.
“GEZİ’DEKİ TOPLUMSAL REFLEKSİ SİNDİRMEYE ÇALIŞMAK…”
Gezi Parkı eylemlerinin ülke tarihinde silinemeyecek bir yere sahip olduğunu belirten Filiz, Gezi’ye ilişkin yapılan ‘karalamaların’ toplumsal hak arayışının sekteye uğratılması olduğu mesajını vererek, şunları kaydetti:
* “11 yıl önce bugün ülkemiz tarihinin en demokratik, en katılımcı, en barışçı, en feminist, en adaletli, en ekolojist, en genç, en renkli ve en mücadeleci halk hareketi, dünyadaki ve ülkemizdeki adaletsizliklere karşı Gezi Parkı’nda buluştu. Buluşmakla kalmadı, ülkemizin siyasal, toplumsal ve kültürel tarihinde silinemeyecek kadar derin ve gökkuşağı gibi renkli bir iz bıraktı. Meydanları dolduran milyonların direnişi tüm renkleriyle dirençliliği, kararlılığı, çok sesli bir ezgiyi, yeryüzü sofrasında sıcak bir paylaşımı, kardeşleşmeyi, umudu simgeledi. Tüm bu gerçekliğin karşısında Gezi direnişini darbeyle, terörle ilişkilendirmek akılla, mantıkla, hukukla ve vicdanla izah edilemez.
* Bilinmelidir ki, Gezi davası ve benzeri tüm siyasi davalarda ‘adalet’ mekanizmasını iktidarın siyasi emellerinin aracı haline getirmiş olmak ülkemize yapılan en büyük kötülüklerden biridir. Gezi’deki toplumsal refleksi sindirmeye çalışmak; kadın cinayetlerinden doğa katliamlarına, 1 Mayıs Taksim meydan yasağından eğitim ve sağlıktaki piyasalaştırma ve yozlaştırma uygulamalarına kadar süren onlarca sorun karşısında tepkisizliği amaçlar.
* Gezi’deki toplumsal refleksi sindirmeye çalışmak; İliç’te milyonlarca ton toprağın altında nefessiz kalan işçilerin haklarına ve hatırasına kayıtsız kalmayı, 11 kenti yıkan depremlerin öncesi ve sonrasında yaşanan zafiyetlere, eksikliklere, aksaklıklara göz yummayı ve hepsinden önemlisi binlerce insan enkaz altında iken iktidarı korumak için yaşanan insanlık suçlarına ses çıkarmamayı amaçlar. Gezi’deki toplumsal refleksi sindirmeye çalışmak; tahammül edilemez boyutlara varan hayat pahalılığının ve yüksek enflasyon karşısında bütün emekçilerin ve emeklilerin ücretlerini baskılayarak yoksullaştırmayı hedefleyen ‘sıkılaştırma’ politikalarına sessiz kalınmasını amaçlar.”
“BÜRÜNDÜĞÜNÜZ SESSİZLİKTEN VAZGEÇİN”
Osman Kavala için verilen ağırlaştırılmış müebbet cezası, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Mine Özerden için verilen 18’er yıllık hapis cezalara dikkat çeken Filiz şöyle devam etti:
* “Daha önce hakkında iki kez beraat kararı verilen Gezi davasındaki sözde delilleri yeniden kıymetlendiren intikamcı, hukuk ve akıl dışı bir yargılama ile arkadaşlarımızın özgürlüklerini gasp edenlere, Gezi’yi kriminalize etme çabaları karşısında sessiz kalanlara eğip bükmeden şunu söylemek istiyoruz… ‘Ağırlaştırılmış müebbet’ cezasının ne anlama geldiğini, 7 yılı aşan tutukluluğun mahiyetini ve tüm bunların tek bir manalı delil içermeyen keyfi mahkeme kararlarına dayandığını bildikleri halde suskun kalanların bu hukuksal kumpası kuranlardan bir farkı kalmamaktadır. Arkadaşlarımıza yaşatılan bu uzun tutukluluğun siyasi, hukuki ve insani sorumluluğundan hiç kimse kendini vareste tutamaz. Sadece sizlerin değil, çocuklarınızın da geleceğini bağlayacak bu utanç dolu siyaseti yürütmekten veya buna karşı büründüğünüz sessizlikten vazgeçin.”
“GEZİ ADINA HAPİSTE TUTTUĞUNUZ HERKESİ DERHAL SERBEST BIRAKIN”
Kavala, Atalay ve diğer Gezi Davası tutuklularının tutukluluk hallerinin sona erdirilmesi gerektiğinin altını çizen Filiz, şu ifadeleri kullandı:
* “Bu utançtan kurtulmanın yolu topluma yaşatılan hukuksuzluk, haksızlık ve mağduriyetler karşısında ses çıkarmak, itiraz etmek, suskunluğu bozmaktır. Bu durum herkes için geçerlidir. Televizyon ve gazetelerde her gün etik, hukuk, hakkaniyet dersi veren gazeteci ve televizyonculara, demokrasinin bir bileşeni olduklarını iddia eden tüm sendikalara, meslek örgütlerine, derneklere, vakıflara, ülke yönetme iddiasındaki tüm siyasi partilere, sosyalist, muhafazakar, sosyal demokrat veya liberal bütün kişi, kurum ve kuruluşlara seslenmek istiyoruz.
* Gezi davasında yaşatılan bu haksızlığın son bulması için ses verin! Sessiz kalmak, görmezden gelmek bu haksızlığa, adaletsizliğe ortak olmaktır! Talebimiz kısa, net ve somuttur: Gezi adına hapiste tuttuğunuz herkesi derhal serbest bırakın! Serbest bırakmak zorundasınız çünkü bu dava öncesinde verilen beraat kararlarında da açıkça ifade edildiği gibi ortada gerçek anlamda bir ‘suç’ ya da ‘suçlu’ yoktur. Sermayeden ve iktidardan yana olan dünya düzeninde mücadele etmenin haklı ve meşru olduğunu yıllardır söylüyoruz.”
“GEZİ DİRENİŞİNİN UNUTTURMAYACAĞI DEĞERLERİ VE KAYIPLARI VAR”
Gezi Parkı eylemlerinde görülmesi gereken davaların Gezi eylemlerinde hayatını kaybedenlerin faillerine ilişkin davalar olduğunu belirten Filiz, “11 yıldır söylediklerimizi bugün de hatırlatıyoruz: Gezi Direnişinin gerçekten görülmesi gereken bir davası, unutturmayacağı değerleri ve kayıpları var. Gezi Direnişinin Berkin’in, Hasan Ferit’in, Ali İsmail’in, Ahmet’in, Mehmet’in, Abdo Can’ın, Medeni’nin, Ethem’in katillerinden ve azmettiricilerinden sorulacak bir hesabı var. Gezi Direnişi bu ülkenin dünü değil geleceğidir. Eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için sönmeyecek bir umut olmaya devam edecek” dedi.